Suzdal da neresi ?






Sabah saat 07:00 Kurskaya tren istasyonundayız . Suzdal a gitmek için öncelikle Vlademir e gidiliyor sonra otobüs ile Suzdal a ulaşılıyor. Orası da neresi diyenler için kısa bilgi olarak tarif etmek gerekirse Moskova yı çevreleyen altın çember dedikleri kasabalardan biridir. Biz bunu okuyunca diğerleri arasında fotograflarına bakarak buraya gitmeye karar verdik. Tabii ki ben bu kararı da  yaz aylarında almıştım .Kar , buz filan hiçç hesapta yokken yani   Rus' ların dediğine göre kışın başlarında bize göre ise dondurucu soğukta gitmek nasip oldu   "Başkente 200 km uzaklıkta , küçük ama bir o kadar şirin  olan bu kasabanın ahşap evleri tabloyu andırır " .Bütün tanımlar bu şekilde insan da merak uyandırıyor haliyle  .. Bu yüzden sabahın köründe 7 numaralı perondan 8 de hareket eden trenle  11 de Vladimir e vardık. Biletlerde  koltuk numarası yok .insanlar saat yaklaşınca kapıların hizasına yığıldılar tabii biz de yeri geldiğinde voltranı oluşturup ezici gücümüzle kalabalığı yarmalıyız çünkü az çok şunu tahmin ettik  ; ayakta gitme ihtimali de var . O yüzden bir hışım daldık vagona n boş koltuklara oturduk , yanımıza kimse oturmasa derken tabii ki kürklü iki teyze de geldi takım tamam da bir gürültüdür gidiyor .Limon sıkacağı satan gidiyor , elimde görmüş olduğunuz traş bıçağı geliyor , o gidiyor şarkı söyleyen kadın geliyor bir uyutmadılar .Zaten uyuyamazdık çünkü içerisi buz gibiydi .Yolun yarısından sonra bacaklarımdaki hissi kaybettiğimi net hatırlıyorum . Bizden başka kimsenin de umrunda değil ya en çok da o dokunuyor insana :) Biletler ucuz da ondan mı diyoruz iyi de bileti satın alırken kimse sormadı ki 1. sınıf istermisiniz diyerek oturuyoruz  kuzu kuzu . ( bir kişi 323 ruble =20 tl  ) Sonunda Vlademir e vardık .Burada da görülecek yerler varmış ama nedense hedef  Suzdal olduğundan teşebbüs bile etmiyoruz .O kadar garip bir tren istasyonu ki ve o kadar ilginç tuvaleti vardı ki keşke fotograf çekebilseydik. Biraz tarif etsem mi ? Edeyim çatlarım yoksa :) Şimdi  efenim şöyle  bir tuvalet ;  kapıyı açıp içeri giriyorsunuz hemen bir basamak çıkmalısınız  , alaturka tuvaletin şekli de bir garip siz öyle bakınırken haliyle kapınızı kapıyorsunuz  ama o da ne  kapı kısa ve siz karşınızdaki kişi ile birbirinize bakarak işinizi görmelisiniz , tövbe tövbe :)))  Hayır kendi arkadaşına bakınca sıkıntı yok en fazla gülersin de kafada koca tilki kürkünden şapkasıyla kırmızı yanaklı teyze ile gözgöze gelmek çok garip doğrusu .Tarif edebildim mi bilemem de pozisyon canlanmıştır az çok ... Neyse biz biletimizi alalımda bir an önce gidelim Suzdal a ! Bileti satan kadın ayakta yer var dedi tamam dedik soğukta beklemektense değil mi ama ..Fakat bize  kimse otobüslerin o kadar eski , o kadar kalabalık ve yolun o kadar uzun olduğunu söylemedi . Yollar buz şoför ise 50 m de bir durup ya birini alıyor ya indiriyor 35 km lik yol haliyle 1.5 saatte alınıyor . Yolun manzarası süper ama bakamıyoruz ki sırtımızda birilerini taşıyoruz resmen .Bir ara kendimizi para uzatırken , para üstü verirken bulduk hatta :) Sonunda varıyoruz kasabaya amanında amanın ne şirin bir yer burası demeye ilk dakikalarda başlıyoruz . Hava çok ama çok soğuk aynı zamanda müthiş temiz doğal olarak. Rezervasyonumuzu yaptığımız   http://godzillashostel.com/suzdal/ i soruyoruz ve  çelişkili cevaplar alıyoruz . Ama haritaya bakmıştık şu taraftı derken önce klasik market buldun mu dal olan günlük spormuzu yapıp , birkaç kişiye sorarak buluyoruz .Yürüdüğümüz yol , etraf , her yan bembeyaz , bir dere kenarındayız ama dere buz yol gibi görünüyor ..Artık merkezden uzaklaştık kimseciklerde yok ,  kime soracağız derken Allah yardım ediyor ve sanki yıllardır orada dolaşıyormuşuz gibi pat diye buluyoruz .



 Kapıdan girince bir beyfendi karşılıyor içeri buyur ediyor , klasik nerelisiniz sorusu Türküz deyince bizimki bir koşu içeriden kafasında bir fes ile geliyor ... Hoppalaaa , yerine düştük deyip gülüşüyoruz . Beyfendi hosteli gezdirken biz birbirimize ne kadar güzel bir yer , süper , şuraya bak  ,şunu gördün mü diye konuşuyoruz . Gerçekten de adam Türk hayranıymış , kilimleri İstanbul dan aldım filan anlatmaya çalışıyor tabii ki Rusca biz içinden İstanbul u duyunca anlıyoruz .


Eşyaları atıp hemen çevre gezisine çıkalım neredeyse hava kararacak çünkü deyip sokaklara vuruyoruz kendimizi . Yıllardır gezerim ben böyle sakin bir yer görmedim dersem yanılmış olmam .Sadece rüzgarın sesi, arada köpek havlaması , en fazla atların çektiği kızakların çıkardığı ses , en güzeli de  ayaklarımızın altında ezilen kar sesi var .








Müthiş güzel ahşap evler , donmuş derenin üstünde tahta köprü , renkli kubbeleriyle kilise kuleleri , kararmaya başlayan koyu maviye dönen gökyüzü beyazla o kadar güzel kontrast oluşturuyor ki sürekli  fotograf çekmek istiyorsunuz .Fotograf çekmek mi dedim ben şuursuzluğuma verin namümkün , kalmadı , görürsem söylerim :) Kim elini cebinden , eldiveninden çıkaracakta çekecek .Dayanamayıp birkaç kare aldık ama hakikaten donuyor insan hatta cep telefonları soğuktan algılamıyor açılmaları uzun sürüyor , elinizde biraz tutup ısıtmanız gerekiyor o derece soğuk . Ben sürekli objektifin camını korumaya çalıştım ama nafile gözümü yaklaştırınca nefesimden buharlanıyor ben siliyorum çizgiler oluyor filan ne zorluklar çektim.








   Ortalık sanki kimse yaşamıyormuş gibi sessiz .










 Ana meydanında hediyelik eşyalar , turşular ( Suzdal salatalığı ile meşhur, festivali bile yapılırmış ) , adını bilemediğimiz ballı bir içecek , yün çoraplar , matruşkalar satan kırmızı yanaklı kadınların tezgahlarını birbir gezip ufaktefek birşeyler aldık.


















Marketten alışverişimizi yaptık.Akşama yine  makarna ziyafeti yapıcaz , çerezler , içecekler keyif var sizin anlayacağınız Sabahın köründe yola dökülmemize , donarak , ayakta yolculuk yapmamıza , kasabada dolaşmamıza rağmen kendimizi yorgun hissetmememiz havanın temizliğinden sevgili okuyucu ...
       Güzel gezintiden sonra hostelde yemekten sonra  masamıza nevalelerimizi döktük tıpkı yerli malı haftası gibi oldu .Hostelin yetkilisi Vasil  de votkasıyla geldi .Şenlendik biz ohhh pek güzel bir gece herkes gülüyor nasıl güzel olmaz . Bir anda biz Mihribanla "bi dışarı çıksak ya gece yarısı ama olsun ne kadar güzel kar yağıyor baksana "  derken gerçekten de kendimizi dışarıda buluyoruz .Ablamla , Ayten gelmiyor .(dışarı çıkmaktan çok giyinmek zor aslında ondan  ) O gece  Suzdal da yağan karı , rüzgarın yanaklarımızı delişini , sessizliğin verdiği huzuru hiçbir zaman unutmayacağımızı o dakikalarda anlıyoruz .Adını birkaç zaman önce bilmediğimiz bir yerde , gece yarısı yürüdüğümüz sokağın nereye çıkacağını bilmeden hem de kar kışa alışık olmayan biz iki deli dolanıyoruz . Bir anda aklımıza Mihiriban ın eşine doğum günü hediyesi geliyor .Daha önce bahsetmemiştim değil mi? Şöyle birşey hazırlıyoruz ; Moskovanın en önemli noktalarında kameradan eşine kutlu olsun mesajlarını videoya çekiyoruz , sonra hepsini 16 sında yollayacak Mesela .Metro da , Kızılmeydan da , Bolşoy un önünde ,Arbat caddesinde çektik .Neden buz tutmuş nehrin üstünde çekmiyoruz ki dedik. Yaptık ta hem de donma tehlikesi geçirme pahasına ... Köprü daracık üstü altındaki nehir gibi buz iki yanındaki trabzanlara tutunarak tam ortasında çekimi yaptık . Ortasında kadar gelmişken karşıya geçtik , ordan bir yola , ordan diğerine derken yarım saatten fazla dolaştık .Kabus köprüden geri hostele döndük. Zaten kar da fırtına şeklinde yağmaya başlamıştı  .







































     Ertesi gün de hostele  veda ettik. Kızakla gezimizi yaptık , yöresel yemeklerin yapıldığı şık bir lokanta da yemek yedik.Orada çok canayakın 4 adam ile konuştuk.Petersburglularmış . Kıyaslama istediler Moskova mı st.petersburg mu diye  haliyle Petersburg dedim . Sevinelim mi diye öyle söyledin dediler yok ya olur mu dedim , gülüştük.Bize tavsiye ettikleri ballı içecekten tattık . Keyifli dakikalardan sonra geri dönüş yolculuğu başladı. Off yol gözümde büyümüştü . Bu kez otobüsle döndük Moskova ya sadece farkı sıcak oluşuydu . 2.5 saat otobüsün içinde şapka ve eldivenle oturmamızdan ne kadar sıcak olduğunu anlayın artık . Tren de donma tehlikesi geçirdiğimizden halimizden memnunuz ...Rusya da sık sık söylediğimiz " beteri de olabilir sus sesini çıkarma " oldu. Aman diyeyim buna şükür . Şimdi başımızda daha büyük telaş var hostel de yer var mı acaba , çünkü ne zaman döneceğimizi söylemedik .Allahım lütfen yer olsun , sıcacık yatağımıza kavuşalım ...

Buyrun Suzdal fotograflarını izlemeye devam edin  :)





kardanadamı biz yapmış gibi çek isimli fotograf 


mavi mavi masmavi ! 




bak yeşil yeşil !  


kıpırdama çekiyorum Chesse diyeydin iyi olacaktı da neyseee !


şipşak foto 




















2 günün özeti : atların çektiği kızakta gezildi , ağzı açık evlere bakıldı , kankamız Vasily ile bol bol gülündü
2 günün sözü : Burası şimdi sibirya mı değil mi ? evet sibiryaymış öyle diyorlar ...
sayılarla 2 gün : 12.5 km - 16256 adım yüründü  

Yorum Gönder

0 Yorumlar