Neretva nehrini sıkıştıran iki dağın , Podvelez ve Hum daglarının eteğine kurulan Mostar , vitrine yerleştirilen bir süs eşyası , dokunsan kırılacak sırça köşk gibi yükseliyor. bakmaya kıyamıyorsun ; o kadar güzel.
Bu köprünün hikayesi aynı zamanda Bosna nın tarihidir.Bosna nın yükselişinin , inkarının ve yok edilişinin tarihi .Hırvatlar 1993 yılında Mostar köprüsünü bombalayarak yıktılar . köprüyü hedef aldıklarında ne yaptıklarını çok iyi biliyorlardı.Köprüyle beraber sembolik değer ve anlamı da siliyorlardı.Bu öylesine büyük bir şiddet gösterisiydi ki , soykırımı tv den naklen izleyen , Boşnakların boğazlanmasını , kadınlarının ve kızlarının tecavüze uğramasını umursamayan "uygar dünya " "barbarlığın " ne olduğunu hatırlamaya başladı .Bunun bir "barbarlıktan" çok öte bir şey olduğunun anlaşılması için ise , temmuz 1995 de Srebrenitsa da olmak gerekiyordu .
Halen her temmuz un 11 de onbinlerce insan Srebrenitsa ya akın ediyor .oğullarını , annelerini , babalarını , ablalarını , kız ve erkek kardeşlerini arıyorlar .Bosna yı arıyorlar .Buna mecburlar Acıdan ölselerde bu arayıştan vazgeçmezler . Bir anne sadece bacak kemiklerinin olduğu tabuta bakarak ; " ben oğlumu başsız , gövdesiz doğurmadım " diyor.
Bir genç kız babasının götürülüşünü hatırlıyor , o an sarılıp öpmediği için halen kendini affetmiyor.
Biri bir kenarda durup "insanlarımızı bir tavşan gibi , yabani hayvan avlar gibi öldürdüler " diyor. Susuyorsunuz ....
Kimbilir bugüne kadar kaç kişiye anlattı öyküsünü , kendisi de bilmiyor ama anlatmaya devam edecek . Zira konuşmak acıları tazelemekse , " susmak günah " : Kocam ve oğlum dağa gitti biz kadınları ise Tuzla ya gönderdiler .uzun süre haber alamadım sonra kocam toplu mezarda bulundu .Oğlum hala bulunamadı.Yine o cevapsız soruyu sordu ; beraber mi öldürüldüler acaba ? Oğlunun ölüme yalnız gitmediğini bilmek acısını hafifletecek mi ?
Bu insanları dinlerken sizin soracağınız sorular , onların cevapsız soruları yanında anlamını yitiriyor .Niçin , niye öldürdüler onları , nasıl , kemikleri nerede ? size şimdi susmak düşüyor . Sağ kalanların hali bu anlayacağınız .
Kadınların neler yaşadığını dinlemek ise yürek istiyor , yazmak ise çok daha zor .Kelimeler düğümleniyor çünkü ... Deliren , intahar eden , bir o kadar da ayakta kalıp savaşan , eşini , evladını kaybeden ama hiç ümidini kaybetmeyen kadınların her biri eli öpülesi . Ama bütün bunlara rağmen bir düşman portresi yok ; insanlık düşmanı canilerden bahsedilmiyor. "Sırp"dediklerinde biliyorsunuz ki , sadece ordudan değil komşularından da bahsediyorlar .Asıl korkunç olan da bu .Yıllarca beraber yaşadığınız insanlar günün birinde , baltayla kapınıza dayanıyor , evinizi roketle havaya uçuruyor , yakıyor , yıkıyor , öldürüyor. Sırp komşu bir annenin gözü önünde oğlunu götürüyor ve bir daha o anne oğlunu göremiyor .Şimdi ise o komşu ile yine beraber yaşamak zorundalar. O sırp komşu buna nasıl tahammül ediyor, düşünemiyorum bile .Ama sormak istiyorum " bunu neden yaptınız ? NEDEN ? " Onbinlerce kişinin bir günde susturulması , kaçmaya çalışan binlercesinin ormanda parçalanarak bedenlerinin çukurlara doldurulmasının nasıl bir nedeni olabilir ki ?Oysa ki güvenli bölge ilan edilmişti orası ama Srebrenitsa da yaşları 12 - 70 olan tüm erkekler katledilmişti BM güçlerinin sözde gözetimine rağmen katledildi.
Bir genç kız babasının götürülüşünü hatırlıyor , o an sarılıp öpmediği için halen kendini affetmiyor.
Biri bir kenarda durup "insanlarımızı bir tavşan gibi , yabani hayvan avlar gibi öldürdüler " diyor. Susuyorsunuz ....
Kimbilir bugüne kadar kaç kişiye anlattı öyküsünü , kendisi de bilmiyor ama anlatmaya devam edecek . Zira konuşmak acıları tazelemekse , " susmak günah " : Kocam ve oğlum dağa gitti biz kadınları ise Tuzla ya gönderdiler .uzun süre haber alamadım sonra kocam toplu mezarda bulundu .Oğlum hala bulunamadı.Yine o cevapsız soruyu sordu ; beraber mi öldürüldüler acaba ? Oğlunun ölüme yalnız gitmediğini bilmek acısını hafifletecek mi ?
Bu insanları dinlerken sizin soracağınız sorular , onların cevapsız soruları yanında anlamını yitiriyor .Niçin , niye öldürdüler onları , nasıl , kemikleri nerede ? size şimdi susmak düşüyor . Sağ kalanların hali bu anlayacağınız .
Kadınların neler yaşadığını dinlemek ise yürek istiyor , yazmak ise çok daha zor .Kelimeler düğümleniyor çünkü ... Deliren , intahar eden , bir o kadar da ayakta kalıp savaşan , eşini , evladını kaybeden ama hiç ümidini kaybetmeyen kadınların her biri eli öpülesi . Ama bütün bunlara rağmen bir düşman portresi yok ; insanlık düşmanı canilerden bahsedilmiyor. "Sırp"dediklerinde biliyorsunuz ki , sadece ordudan değil komşularından da bahsediyorlar .Asıl korkunç olan da bu .Yıllarca beraber yaşadığınız insanlar günün birinde , baltayla kapınıza dayanıyor , evinizi roketle havaya uçuruyor , yakıyor , yıkıyor , öldürüyor. Sırp komşu bir annenin gözü önünde oğlunu götürüyor ve bir daha o anne oğlunu göremiyor .Şimdi ise o komşu ile yine beraber yaşamak zorundalar. O sırp komşu buna nasıl tahammül ediyor, düşünemiyorum bile .Ama sormak istiyorum " bunu neden yaptınız ? NEDEN ? " Onbinlerce kişinin bir günde susturulması , kaçmaya çalışan binlercesinin ormanda parçalanarak bedenlerinin çukurlara doldurulmasının nasıl bir nedeni olabilir ki ?Oysa ki güvenli bölge ilan edilmişti orası ama Srebrenitsa da yaşları 12 - 70 olan tüm erkekler katledilmişti BM güçlerinin sözde gözetimine rağmen katledildi.
Unutulmaması gereken önemli konulardan biri de katillerinin serbestçe dolaşması .Adı konulmamış bir vahşetti bu . Ve unutmayalım ; bu vahşet sanıldığı gibi uluslararası toplumun müdehalesi ile değil , " Allah ın yardımı ile ; silinip gitmeye mahkum edilenlerin , Boşnakların gösterdikleri kararlı ve beklenmedik direniş sayesinde " durdurulmuştur. Onlar bir mucizeyi gerçekleştirdi .Bana sorarsanız asıl mucizeyi şu an yaşadıkları toplumda gerçekleştirmeye devam ediyorlar .Düşünsenize ; belki yanınızdan geçen sırp kızınızın ırzına geçmişti , alış veriş yaptığınız manav belki babanızın katili...Aynı fakülteye ders gördüğünüz arkadaşınız ; siz sığınakta saksıdaki çiçek köklerini yiyerek hayatta kalmaya çalışırken , o keyif içinde büyük sırbistan hayelleri kuruyordu . Yüzyüze bakmak ne kadar zor ; sevgili dayınız bir Hırvatla evliydi ya da ne bileyim bütün sırlarınızı o güne kadar sevimli Sırp arkadaşınızla paylaştınız .Ama birileri istedi diye olan bu savaş herşeyi değiştirdi ve aslas eskisi gibi olmayacak . Savaş bitti ve herşey kaldığı yerden devam etmeli dendi , iyi de nasıl yapılır bu dediğinizi duyar gibiyim .Herkesin iç sesi bu soruyu soruyor . İşte bu insanlar ; zor da olsa aynı masa etrafında oturup yemeğin üstüne o mis gibi Boşnak kahvesini yudumlamayı başarıyorlar .
Fazla düşünmemem lazım, deyip onlar gibi yapmalıyım sık sık ; Allahın dediği olur . demeliyim. Nefret nefreti doğurur bunu çok iyi biliyorlar ...
Fazla düşünmemem lazım, deyip onlar gibi yapmalıyım sık sık ; Allahın dediği olur . demeliyim. Nefret nefreti doğurur bunu çok iyi biliyorlar ...
Allah ın dediği olur . |
( fotograf alıntıdır . )
1 Yorumlar
Malesef insan oğlunun yaradılışıyla tarihte bunlar hep yaşandı ve hala yaşanıyor ne yazıkki cevapı verilemeyen sorularla yaşamaya devam ediyoruz, İnsan olduğumuzu düşünerek
YanıtlaSil